Makale İçeriği
- 1 OFF SHORE BANKACILIĞI NEDİR?
- 2 OFF SHORE BANKACILIĞI SONRASINDA TÜRKİYEDE OLUŞAN MAĞDURİYETLER
- 3 OFF SHORE MAĞDURLARININ YARGI KARARLARI SONRASI TEMERRÜT FAİZLERİYLE BİRLİKTE ELDE ETTİKLERİ GELİRLERİN VERGİLENDİRİLMESİ SONUCUNDA OLUŞAN YENİ MAĞDURİYETLER
- 4 OFF SHORE BANKACILIĞI MAĞDURLARI EMSAL KARARLAR
OFF SHORE BANKACILIĞI NEDİR?
Offshore bankacılığı, bireylerin ve kuruluşların yurtdışındaki bankalarda hesap açarak, çeşitli mali avantajlardan yararlanmayı amaçladıkları bir finansal hizmet türüdür. Bu tür bankacılık hizmetleri genellikle vergi avantajları, gizlilik ve uluslararası finansal erişim gibi nedenlerle tercih edilir. Ancak, bazı durumlarda bu avantajlar, riskler ve mağduriyetlere yol açabilir.
1990’lı yılların sonları ve 2000’li yılların başlarında, Türkiye’de birçok kişi ve kurum, Ege Bank, Sümerbank ve Yurtbank gibi yerli bankalar aracılığıyla offshore hesaplar açarak finansal işlemlerini yürütmüştür. Banka çalışanları aracılığıyla kişilere Off – Shore bankacılığı hakkında yeterli bilgilendirme yapılmayarak sonrasında oluşacak riskler açısından vatandaşlar banka yetkilileri tarafından Off – Shore bankacılığına teşvik edilmiştir. Sonrasında ise bu bankaların iflas etmesi veya mali sorunlar yaşaması sonucunda, birçok yatırımcı ve hesap sahibi ciddi mağduriyetler yaşamıştır.
OFF SHORE BANKACILIĞI SONRASINDA TÜRKİYEDE OLUŞAN MAĞDURİYETLER
Ege Bank, Sümerbank ve Yurtbank gibi bankaların iflas etmesi sonucu bankalar TMSF’ye devredilmiş. İflas eden bankalardaki mevduat sahiplerine paraları devlet tarafından ödenmiştir. Buna karşın Off – Shore bankacılığı aracılığıyla daha fazla getiri vaadiyle kandırılan ve gerekli bilgilendirmeler kendilerine yapılamayan vatandaşların paraları ödenmemiştir. Ancak bu hesapların açılmasında banka yetkilileri ve çalışanlarının teşvik ve yönlendirmelerinin etkili olduğu, paranın yurt dışı çıkışına dair dosyada herhangi bir kayıt ve belgenin bulunmadığı, merkez şube hesaplarından çıkmadığı, bir güven kurumu olan bankaların yatırılan mevduata ilişkin müşteri aldatmaya yönelik hareketi ile off-shore şirketine mevduatı hileli bir şekilde yönlendirmesi nedeniyle bankanın yatırılan paradan dolayı müşteriye karşı sorumluluğunun devam ettiği yargı kararlarıyla da sabittir. Nitekim müstakar hale gelen Yargıtay’ ın içtihatlarında bu bedellere ilişkin olarak bankadan olan alacakların avans faizi hesaplanarak mudilere ödenmesi yönünde pek çok karar verilmiştir.
OFF SHORE MAĞDURLARININ YARGI KARARLARI SONRASI TEMERRÜT FAİZLERİYLE BİRLİKTE ELDE ETTİKLERİ GELİRLERİN VERGİLENDİRİLMESİ SONUCUNDA OLUŞAN YENİ MAĞDURİYETLER
Off – Shore bankacılığı nedeniyle mağdur olan vatandaşların açtıkları davalar güven kurumu olan bankaların yatırılan mevduata ilişkin müşterileri aldatmaya yönelik hareketi ile off-shore şirketine mevduatı hileli bir şekilde yönlendirmesi nedeniyle bankanın yatırılan paradan dolayı müşteriye karşı sorumluluğunun devam ettiği gerekçeleriyle kazanılmaya başlanmış ve Mahkeme kararlarıyla mevduatlarda bulunan paraların Off – Shore bankacılığına yatırıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte TMSF tarafından kendilerine ödenmesiyle birlikte vatandaşların mağduriyetleri giderilmiştir. Ancak bu noktadan sonra Gelir İdaresi Başkanlıkları ve Vergi Denetim Kurullarınca yanlış değerlendirmeyle birlikte yasal faiz kazancının Off – Shore faiz geliri olduğu ve beyan edilmediği iddiasıyla vergi incelemesi sonucunda yeni bir mağduriyet oluşturacak şekilde vergi ziyaı cezalı vergi tarhiyatları yapılmaya başlanmıştır.
Mudiler tarafından dava sonucunda elde edilen faiz getirisi temerrüt faizi olup gelirin konusunu oluşturmamaktadır. Nitekim 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Menkul Sermaye İradı” üst başlıklı 75. maddesinin 6. fıkrasında “Her nevi alacak faizleri (Adi, imtiyazlı, rehinli, senetli alacaklarla cari hesap alacaklarından doğan faizler ve kamu tüzelkişilerince borçlanılan ve senede bağlanmış olan meblağlar için ödenen faizler dahil.);” menkul sermaye iradı olduğu hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla Kanunda faizler tahdidi olarak sayılmış ve Menkul Sermaye İradı olarak kabul edilip vergilendirilmesi gereken faiz türünün adını anmak suretiyle “Alacak Faizi” denmiştir. Off–Shore mağdurları tarafından kendi tasarruflarını, mevduatlarında bulunan paraları zamanında elde edememeleri nedeniyle kendilerine ödenen temerrüt faizlerinin Menkul Sermaye İradı kabul edilemeyeceği ve gelir vergisine tabii olmadığı açıktır.
Off-shore bankacılığı nedeniyle mağdur olan vatandaşlar, Gelir İdaresi Başkanlıklarınca yeniden mağdur edilmişlerdir. Off–Shore mağdurları yasal dayanağı olmayan vergi tarhiyatlarının iptaline yönelik yasal süreçleri başlatmak amacıyla büromuzdan profesyonel yardım alabilirler. Hukuk büromuz, bu tür davalarda deneyimli vergi hukuku avukat kadrosuyla müvekkillerinin haklarını korumak için gereken tüm adımları atmaya hazırdır. Off–Shore mağdurlarının yargı kararıyla elde ettikleri Temerrüt faizlerinin vergilendirilmesiyle ilgili yaşanan sorunlar ve diğer hukuki süreçler hakkında detaylı bilgi almak ve haklarınızı korumak için bizimle iletişime geçin.
OFF SHORE BANKACILIĞI MAĞDURLARI EMSAL KARARLAR
T.C. Danıştay 3.DAİRE Esas: 2023-…… Karar:2023-…….. Karar Tarihi: 21.09.2023
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devrolunan banka off-shore hesabındaki mevduatın iadesi talebinin kabul edildiği yargı kararı uyarınca elde ettiği temerrüt faizini menkul sermaye iradı olarak beyan etmediğinden bahisle adına 2014 yılı için re’sen salınan bir kat vergi ziyaı cezalı gelir vergisinin kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davacıya yapılan faiz ödemesinin, davacının Sümerbank Anonim Şirketine yatırmış olduğu parasına, bankaya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulması, fona devredilmesi nedeniyle erişememesi, paranın zamanında ödenmemesi nedeniyle uğradığı zararın karşılığı olarak 3095 sayılı Kanuni Faiz Ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun uyarınca yargı kararıyla ödenmesine hükmedilen temerrüt faizi niteliğinde olduğu dolayısıyla söz konusu ödemenin alacak faizi kapsamında değerlendirilerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesi uyarınca menkul sermaye iradı olarak nitelendirilmesine olanak bulunmadığından yapılan tarhiyatta hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava konusu cezalı vergi kaldırılmıştır.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacının 2014 yılında elde etmiş olduğu faiz geliri menkul sermaye iradı niteliğinde olduğundan gelir vergisine tabi tutulması gerektiği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesi uyarınca yapılan tarhiyatın hukuka uygun olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Üçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ilgili Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 21/09/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
T.C. Danıştay 4.DAİRE Esas:2020/……. Karar:2023/……. Karar Tarihi:03.05.2023
İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı tarafından, kıyı bankacılığı (off-shore) sisteminde yatırımda bulunarak faiz geliri elde etmek amacıyla … Bankası A.Ş. nezdinde açılan vadeli mevduat hesabına 1999 yılında yatırılan ve bankanın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi ve sonrasında yaşanan süreçler nedeniyle vade sonunda alamadığı parasının … Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı tazminat davasında 2011 yılında verilen karar sonucunda 2013 yılında reeskont faiziyle beraber geri alınmasının ardından, davacı adına faiz geliri elde etmesine rağmen gelir vergisi beyannamesi vermediğinden bahisle vergi ziyaı cezalı olarak re’sen tarh edilen gelir vergisinin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; olayda, davacıya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı uyarınca … Bank A.Ş. tarafından (off-shore) kıyı bankacılığı ile ilgili olarak ödenen 230.676,35 TL faizin davacının … Ltd. temerküz hesabına 22/09/1999 tarihinde 20.245,70 TL, 27/10/1999 tarihinde 12.440,00 TL, 03/11/1999 tarihinde 14.714,00 TL, 14/12/1999 tarihinde 1.923,00 TL anaparanın karşılığı olması ve davacıya ödenen faizin nakdi sermayeden (… Ltd. temerküz hesabına yatırılan paralardan) elde edilmesi nedeniyle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesi kapsamında menkul sermaye iradı olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, davacı adına yapılan vergi ziyaı cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; davacının 1999 yılında … Bank’da açtırmış olduğu hesabına muhtelif tarihlerde yatırdığı parayı, anılan banka çalışanlarının yönlendirmesi ile Bankanın off-shore şirketindeki vadeli hesaba aktardığı, Bankanın TMSF’ye devrolunması ve off-shore şirketi hakkında yapılan takibin semeresiz kalması nedeniyle davacının belli bir süre bu paralarla ilgili tasarrufta bulunamadığı, söz konusu Bankayı nihayetinde devralan … Bank’a karşı, bu süreçte uğramış olduğu maddi ve manevi zararlarının giderimi için açtığı davanın sonucunda, … Asliye Ticaret Mahkemesinin … gün ve E. …, K…. sayılı kararıyla, maddi zararlarının tazmini talebinin kabul edildiği ve Banka nezdindeki alacağını faiziyle birlikte tahsil ettiği dikkate alındığında, davacının elde ettiği tutar, devletin garantisi altında olan bankacılık sistemine tevdi edilen paralar üzerindeki tasarruf yetkisinin davacıdan kaynaklanmayan sebeplerle kaybedilmesi nedeniyle uğranılan zararın giderimi için ödenen bir tazminat niteliğinde olduğu dikkate alındığında, davacının uğradığı zararın hesabı sırasında tasarruf edilemeyen tutarın güncel değerine ulaşması için reeskont faizinin dikkate alınması nedeniyle tahsil edilen tutarın menkul sermaye iradı olduğundan bahisle 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesi uyarınca yapılan cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle istinaf başvurusunun kabulü ile Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, off-shore hesaplara aracılık eden … AŞ, … AŞ ve … Bankası A.Ş.’nin 09/08/2001 tarihinde … AŞ’ye devredilmesi ve daha sonra … AŞ’nin … Bank AŞ tarafından satın alınması nedeniyle söz konusu bankaların mudilerince … Bank AŞ aleyhine davalar açıldığı ve nihai olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bu bankalar nezdinde açılan off-shore kaynaklı gelirler ve faiz gelirlerinin Fon tarafından ödemelerinin davacı gibi mevduat sahiplerine yapılmasına karşın bu faiz gelirlerinin vergilendirilmemiş gelir niteliğinde olduğu, tevkifata tabi tutulmamış olan bu gelirin alacak faizi niteliğinde olduğu ve vergilendirilmesi gerektiğinden yapılan cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin reddine,
2.Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3.Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 03/05/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.